28 Haziran 2006 tarihli konular

Yaz mevsiminde kendinizi korumaya aliyor musunuz?

  • Ahmet Emin

Geçenlerde yazdığım bir yazıda şöyle demiştim:


- Hayatını Yaratan’ın emrine uygun şekilde yaşamayı düşünmeyenlere bir diyeceğim yoktur. Onlar kendi hayat gayelerini kendileri tespit ederler. Nefsi alışkanlıklarının önüne kutsal doğrularla, haram helal inançlarıyla çıkılmasını uygun bulmayabilirler. Ben, hayatını inancına uygun şekilde yaşamak isteyenlere seslenmek istiyor ve diyorum ki:

-Bilhassa sizler dikkat ediyor, tedbirli oluyor musunuz bu sıcak yaz mevsiminde!

-Neye mi dikkat ediyor musunuz bu sıcak yaz mevsiminde?

-Dünyevi ihtiraslarınıza, makam mevki arzularınıza, para pul hırslarınıza.. dikkat edin demiyorum. Dindarlığınız, haram helal inancınız sizi bu türlü hırs ve arzularınızın baskı ve tazyikinden kurtarabilir. Ama mevsimlik fitnenin baskı ve tazyikinden asla!..

CİNSELLİĞİ YOK SAYMAK NAMUS MU?

  • imdat sezer

Soru: İslâmî tebliğ noktasında, her tebliğcinin, ilmi anlamda cinsel bilgileri öğrenmesi ve öğretmesinin zaruretini ve günümüz toplumunun bu konuya bakışını ve toplumumuzun bu konudaki genel durumunu izah eder misiniz?

Cevap: Bugün, herkesin malumudur ki, bazı televizyon ve gazeteler, sanki telekız ajanslarına dönmüş ve maalesef; asil ruhlu nice kadınların kişilikleri, dişilikleriyle eş değer görülüp, kadın milleti, adeta sudan ucuz hale getirilmiştir.

Ve yine, zina veya her türlü cinsel sapıklıklar; kadın ve erkek tüm insanımıza en ideal yaşam biçimi gibi lanse edilmiş; ve her türlü cinsi sapıklığa, kesinlikle psikolojik baskı türü, önceden hesaplanmış, ince ayarlamalarla, adeta zorlanarak itilmişlerdir…

Sanal Seks…(!)

  • imdat sezer

Teknolojinin gelişmesi ve birçok açıdan hayatımız için bulunmaz bir nimet olduğu bu dönemde, ne kadar acı ki, saçma sapan olaylar da yaşamamıza girmeye başladı…!



…”çağın hastalığı” demeyi çok isterdim ama kusura bakmayın söylemeyeceğim. Çünkü bence “çağın sapıklığı”…



…evet cidden bir sapık eğilim…



…tamamen fantezilerden oluşan… tamamen gerçekle bağlantısı olmayan… tamamen içi boş… tamamen tetikleyici… tamamen kandırıcı… tamamen kendini sıfırlayıcı… tamamen kendini, karşısındaki kişiyi tatmin edecek bir “obje” haline getirici son derece çirkin bir durum.

Nefsi ile mücadelenin mükafaati

  • imdat sezer

Vaktiyle meşhur Üsküdar yangınında, bir Paşanın kızı gece yangının korku ve telaşıyla evinden uzaklaşır.Gece çıkan yangın bütün mahalleyi sarar.Çok evler yanıp kül olur.Bu korku ile evinin yolunu kaybeden kızcağız, ne yapacağını şaşırır.O zamanlar şimdiki gibi elektrik yok.Her taraf karanlık, zindan gibi.Kızcağız, caminin yanındaki medreselerin birinde mum ışığı görür.Pencereden bakarki, bir molla kitap okuyor ders çalışıyor.Kızcağız nereye sığınsın?Her taraf zifiri karanlık.Can korkusu bu, hani " denize düşen yılana sarılır" derler.Kız, mollanın kapısını çalar.

BIR SALKIM ÜZÜM

  • imdat sezer

Avrupa hiristiyanlari, Papa'nin kiskirtmasi ile bir araya gelip Osmanli topraklarina saldirmaya tesebbüs edince, yeryüzünün sultâni Kanunî Sultan Süleyman Han, ordusu ile sefere çikti. Târihlere san veren ordu agir agir ilerliyor, hedefine bir an önce ulasmak için gayret sarf ediyordu. Havalar da iyice isinmisti. Bir Hiristiyan beldesinden geçerken, yolun dar olmasi sebebiyle, askerlerden kimisi üzüm baglarindan yürümek mecburiyetinde kaldi. Olgunlasan üzümler susuzluktan dudagi çatlamis askerlere; "Al beni, ye beni" dercesine duruyordu. Askerlerden biri dayanamayip, sahibinin haberi olmadan bir salkim üzüm kopardi. Yerine de bir keseye koydugu parayi bagladi. Üzümü de yedi. Çok geçmeden mola verildi. Ordunun arkasindan, kanter içinde hiristiyan bir köylünün geldigi görüldü. Köylüyü komutana götürdüler. Çok heyecanli olan köylü, komutanin eline mi, ayagina mi kapanacagini bilemedi. Bir asker, kendi bagindan kopardigi üzümün yerine para birakmisti. Baginda baska bir zarar yoktu. Böyle bir askere ve komutanina, elbette tesekkür etmeliydi. Ama komutan bu habere hiç sevinmedi. Bir askerinin baskasinin malini izinsiz almasini bir türlü kabul edemiyordu. Tellâllar çagirtilip, o asker bulundu. Bu arada Sultan da hâdiseyi ögrenmisti. Hemen o askerin ordudan atilmasini emretti ve; "Kursaginda haram lokma bulunan bir askerin bulundugu ordu ile zafer ve nusret müyesser olmaz" demekten kendini alamadi. Hiristiyan köylü, üzümü alan askeri taltif ettirmek için geldigini, hâlbuki isin tersine döndügünü arz edince, komutan; "Eger o asker parayi baglamamis olsaydi, bu ordunun adi zâlimler ordusu olurdu. Iste o zaman, kellesi de giderdi. Parayi asmaya baglamakla kellesini kurtardi. Ama sahibinden izinsiz mal almakla da, seferden men cezasina çarptirildi" dedi ve kahraman ordu yoluna devam etti.