3 Aralik 2006 tarihli konular

Bu çocuğun babası kim

  • imdat sezer

Şiddetli geçimsizlik nedeniyle on yıllık eşinden boşanmak için dava açan Ş.B. adlı koca, sekiz yaşındaki çocuğunun, kendisinden olmadığını mahkemede öğrendi. Boşandıktan sonra çocuğunun babasını arayan anne Y.B. ise üç kişiye "babalık davası" açtı. Ancak hiçbiri çocuğun babası çıkmadı.

ANKARA Adliyesi’nde açılan bir boşanma davası, son derece çarpıcı gelişmeleri de beraberinde getirdi. Bir kamu kuruluşunda devlet memuru olarak çalışan Y.B. isimli kadına karşı kocası Ş.B.; "Şiddetli geçimsizlik" nedeniyle boşanma davası açtı. Koca Ş.B., mahkemede çocuğunun veláyetinin kendisine verilmesini de istedi.

Açlığın Fazileti, Tokluğun Zemmi

  • nesim

Hadîsler
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

Nefislerinize karşı açlık ve susuzluk (silahlarıy)la mücahede ediniz, çünkü buradaki sevap, Allah yolunda mücahede eden kimsenin sevabı gibidir. Allah Teâlâ nezdinde açlık ve susuzluktan daha sevimli bir amel yoktur.

İbn Abbas Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğunu nakleder:

Karnını tıkabasa dolduran kimse gökler âlemine giremez!1
Hz. Peygamber'e insanların hangisinin daha faziletli olduğu sorulduğunda, şöyle buyurmuştur:

Yemesi ve gülmesi az olup avret mahallini örten bir elbiseyle yetinerek lükse ve sükseye kaçmayan kimse (insanların en faziletlisidir).2

Açlığın Faydaları, Tokluğun Zararları

  • nesim

Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Nefislerinize karşı açlık ve susuzlukla mücâhede ediniz; çünkü ecir buradadır.21

Soru: Açlık için bu büyük fazilet nereden geliyor ve sebebi nedir? Oysa açlıkta sadece mideyi boş tutma ve eziyetlere katlanma vardır. Eğer sebebi bu ise, insanoğlunun kendi kendisine vurması, etini kesmesi, zahmetli şeyleri yapması ve bunlara benzer hareketlerde bulunması gibi eziyet verici herşeyde büyük ecir bulunması gerekir!

Cevap: Bu söz, tıpkı içtiği bir ilâçtan fayda görüp de bu faydanın, ilâcın acılığından ve zahmet verişinden geldiğini zannederek acı ve hoşuna gitmeyen herşeyi yutan kimsenin davranışına benzer. Oysa bu davranış yanlıştır; çünkü görülen fayda, ilacın acılığından değil, içerisinde bulunan bir özellikten gelmektedir. Bu özelliği de ancak ve ancak doktorlar bilir. Bunun gibi açlığın faydalarının gerekçelerini de ancak âlimlerin yetişkinleri bilir. Şeriatın açlık hakkındaki medh u senâsına uyarak nefsini aç bırakıp da bunun faydasını gören kimse -bu faydalanmanın illet ve gerekçelerini bilmese dahi- ilâç içip de ondan fayda gören kimse gibidir; çünkü böyle bir kimse ilâcın faydasının nereden geldiğini bilmese de fayda bulmuştur. Eğer iman derecesinden ilim derecesine yükselmek istiyorsan, sana bu hususu izaha çalışacağız...

Midenin Şehvetini Kırmakta Riyazet Yolu

  • nesim

Midesi ve yiyeceği hususunda müridin dört vazifesi vardır:

Birinci Vazife


Helâlden başkasını yememesidir; çünkü haram yemekle yapılan ibâdet, denizin dalgaları üzerine inşa edilen bina gibidir. Daha önce Helâl vc Haram Kitabı'nda takvânın gözetilmesi gereken derecelerini zikretmiştik. Bu bakımdan yemek hususunda geriye sadece üç vazife kalmaktadır. Bunlar da çokluk ve azlık bakımından yemeğin miktarını belirlemek, erken veya geç yeme hususunda vaktini, iştahın çektiği yiyeceklerden hangilerinin yenilip hangilerinin terkedilmesi hususunda cinsini tayin etmektir.

Açlığın Hükmü, Fazileti ve Açlık Konusunda İnsanların Farklı Tutumları

  • nesim

Her işte ve her ahlâkta en yüce hedef normal ve orta yoldur; zira işlerin en hayırlısı ortanca olanlarıdır. Normalin her iki tarafı da (ifrat da, tefrit de) yerilmiştir. Açlığın faziletleri hakkında söylediklerimizden, açlıkta ifrata kaçmak gerektiği anlaşılabilir. Oysa böyle değildir. Fakat insan tabiatının en uzak şeyleri istediği ve aynı zamanda bu istekte bozukluk olduğu herşey için ilâhî nizamın onu menetmek hususunda mübalâğalı bir şekilde inmesi şer'î hikmetin sırlarındandır. Öyle bir tarzda gelmiştir ki, câhil bir kimse bile buradaki amacın, imkân nisbetinde tabiatın isteğinin tam zıddına göre hareket edilmesi gerektiğine işaret edildiğini anlar. Âlim ise, buradaki amacın mûtedil davranmak olduğunu bilir. Çünkü tabiat, aşırı yemek istediği zaman, şeriat da engelleyici olmalı ki böylece karşılıklı mücadele yapılabilsin ve normal durum tahakkuk etsin! Çünkü nefsini tamamen susturacak kimse çok azdır. Biliniyor ki böyle bir kimse zirveye varamaz. Zira eğer israfçının birisi, tabiatın zıddına israf ederse, bunun da kötülüğüne delâlet eden delil, Allah'ın nizamında mevcuttur. Nitekim Allah'ın nizamı gece ibâdetini ve orucu şiddetle övmüştür. Öyle ki Hz. Peygamber, ashâb-ı kirâmın bir kısmının bütün sene oruç tuttuğunu ve bütün gece kalkıp ibâdet ettiğini öğrendiği zaman böyle yapmayı yasaklamak zorunda kalmıştır.43

Yemeği Azaltan ve Şehvetleri Terkeden Bir Kimseye Ansızın Gelen Riya'nın Âfeti

  • nesim

Şehveti terkedenin kalbine iki büyük âfet girebilir ki ikisi de tehlike yönünden her istediğini yemekten daha tehlikelidir.

Birinci Afet


O âfetlerin birincisi, nefsin bir kısım yemekleri terketrneye gücünün yetmemesi ve iştahı onlara çekmesidir. Fakat buna rağmen canının bunları çektiğinin bilinmesini istemez. Böylece şehvetini gizlemeye çalışır. İnsanların yanında yemediklerini tenhada yer.

İşte gizli şirk budur. Âlimlerin birine bir zâhidin durumu soruldu. O âlim sustu. Kendisine denildi ki:

-Onun bir kötülüğü olduğunu mu biliyorsun?

Ferc'in (Tenasül Uzvu'nun) Şehveti

  • nesim

Cinsî ilişkinin şehveti, iki faydadan ötürü insanoğluna verilmiştir.

Birinci Fayda

Cima'nın zevkini anlayıp âhiret zevklerini ona kıyas etsin diye verilmiştir. Çünkü cima'nın zevki, eğer devam ederse bedenlerin en büyük zevki olur. Nitekim ateşin eleminin, bedenin en büyük eleminden olduğu gibi... Teşvik etmek ve korkutmak ise, insanları saadete sevk eder. Bu sevketmek ameliyesi ancak hissedilir bir elem, hissedilir ve idrak edilir bir zevk ile mümkündür. Çünkü zevk ile idrak edilmeyen birşeye karşı insanın iştiyakı kabarmaz.

İkinci Fayda

Giriş

  • katip

Her kitaba hamdiyle, her hitaba zikriyle başlanılan, hamdiyle nimet ehlinin cennet'te nimetlendiği, şakilerin önüne perde gerip onlarla saidler arasına rahmet, dış tarafına da azap kapısı olan bir duvar çekmişse de ismiyle şakilerin teselli bulduğu Allah'a hamdolsun! Padişahlar padişahı olduğuna kesinlikle inanan, sebeplerin müsebbibi bulunduğuna yakînen iman eden bir kimsenin tevbesiyle onun dergâhına dönüş yapar tevbe ederiz. O'nun Melik, Rahîm, Gafûr, Tevvab olduğunu bilen bir kimsenin ümidiyle O'ndan bekleriz. O'nun, günahı af ve tevbeyi kabul edici olmasına inanmakla beraber şiddetli ikab sahibi olduğunda şüphe etmeyen bir kimse gibi, korku ile ümit arasında yaşarız.