24 Aralik 2006 tarihli konular

4.Ölümü Anmayı Kalbe Yerleştirmenin Yolu

  • katip

Ölüm korkutucudur ve tehlikesi büyüktür. Halk onun hakkında az düşündüğü, onu az andığı için ondan gafildir. Onu anan bir kimse ete boş bir kalple değil, dünya ile meşgul olan bir kalp ile onu anar. Bu bakımdan ölümün anılması bu kimsenin kalbinde herhangi bir fayda temin etmez. Öyleyse yapılması gereken şey, kulun kalbini herşeyden boşaltmasıdır. Önünde sadece ölümün anılması kalmalıdır.

Tıpkı tehlikeli bir sahraya gitmek isteyen veya denizde yolculuk yapmak isteyen bir kimse gibi! Muhakkak ki bu kimse sadece o sefer hakkında düşünür. Öyleyse ölümün anılması, kalbe girdiğinde tesir etmeli, kişinin dünyaya olan sevgi ve sürûru azalıp kalbi burkulmalıdır.

Yolculuğun Başlangıcından Sonuna Kadar Gereken Âdâb, Yolculuğa Niyet ve Niyetin Faydaları

  • eslah

1. Yolculuğun Faydaları, Fazileti ve Niyeti

Yolculuk bir nevi hareket ve halka karışmaktır. Seferde faydalar vardır. Aynı zamanda seferin Sohbet ve Uzlet bölümlerinde zikrettiğimiz gibi birtakım âfetleri de vardır. İnsanı sefere çıkmaya zorlayan şeyler, ya birşeyden kaçmak veya birşeyi aramaktan kaynaklanır. Çünkü yolcu bir kimse, ya kendisini ürkütücü bir durumla karşı karşıyadır. Eğer o durum olmasaydı sefere çıkmazdı veya bir maksat ve matlubu vardır. Kendisinden kaçtığı şey ise, ya felâketli bir şeydir; vebâ hastalığı, fitne veyahut husumet veya kıtlık olması gibi... Bu felâket de ya zikrettiğimiz gibi dünyevî bir felaketle karşı karşıya kalıp o memleketten kaçması veya seferi gerektiren şeyin dine zarar verici bir iş olmasıdır. Memleketinde mertebe, mal, kendisini Allah'a vermekten alıkoyan sebeplerin çokluğuyla başa çıkamayan bir kimse gibi... Böyle bir kimse gurbete çıkmayı, nâmını, nişânını kaybetmeyi tercih eder, genişlikten ve mertebeden kaçar ve zorla bir bid'ata çağrılan veyahut da yapması helâl olmayan bir işte idareci olmaya zorlanan bir kimse gibi, çağrıldığı vazifeden kaçmak ister.

5.Uzun Emel'in Kötülenmesi, Kısa Emel'in Fazileti, Uzun Emel'in Sebebi ve Çaresi

  • katip

Kısa Emelin Fazileti
Hz. Peygamber (s.a), Abdullah b. Ömer'e hitaben şöyle buyurmuştur:

Sabahladığında, nefsine akşamlayacağını, akşamladığında sabahlayacağını söyleme! Hayatında ölümün için, sıhhatinde de hastalığın için tedbir al! Ey Abdullah! Muhakkak ki sen yarın isminin ne olacağını bilmezsin.19

Hz. Ali, Hz. Peygamberin şöyle buyurduğunu rivayet eder:
Sizin için en fazla korktuğum şey a) Hevâ-i nefse tâbi olmanız, b) Tûl-i Emel (uzun yaşama hayali) beslemenizdir! Hevâ-i nefse tâbi olmak, halktan uzak durmaktır, tûl-i emel de dünyayı sevmektir.

6.Uzun Emel'in Sebebi ve Çaresi

  • katip

Uzun emerin iki sebebi vardır. Biri cehalet, diğeri dünya sevgisidir.
a. Dünya Sevgisi
İnsan dünyaya, şehvetlerine, lezzetlerine ve dünya ile olan ilişkilerine değer verdiğinde dünyadan ayrılmak kalbine ağır gelir. Kalbi, dünyadan ayrılmasına sebep olan ölüm hakkında düşünmekten kaçınır. Kim bir şeyden hoşlanmazsa, onu kendinden uzaklaştırır. İnsan bâtıl kuruntuların hayranıdır. Daima maksadına uygun olanı temenni eder. Nefsine uygun olan da dünyada baki kalmaktır. Baki kalmanın çarelerini hayal eder. Muhtaç olduğu mal, aile fertleri, ev, dostlar, hayvanlar ve dünyanın diğer şeylerini araştırır. Böylece kalbi bu düşünceye dalar, bundan ayrılmaz. Bu bakımdan ölümün anılmasından gafil olur. Ona yaklaşmaya bile gücü yetmez. Eğer bazı hallerde ölüm ve ölüm için hazırlanma kalbine gelirse onu tehir eder. Nefsine der ki: 'Önünde tevbe etmek için uzun günler vardır?'

7.Uzun Emel ile Kısa Emel Hususunda İnsanların Durumları

  • katip

Bu hususta insanlar değişik durumdadırlar. Onlardan kimi vardır ki dünyada baki kalmayı umar ve daima bunu ister.
Her biri bin yıl yaşatılmayı ister. (Bakara/96)
Onlardan kimi de pîr-i fani oluncaya kadar yaşamayı ister. Pîr-i fani olmak kişinin gördüğü ömrün en uzağına varmak demektir. Bu, dünyayı çok seven bir kimsedir.

Nitekim Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
İhtiyar, dünya sevgisinde gençtir velev ki ihtiyarlıktan ötürü onun göğüs kemikleri birbirine geçmiş olsun! Ancak Allah'tan korkanlar bu hükmün dışındadır. Onlar da pek azdır!

EY KADINLAR!

  • NaTuraL

''Ey kadınlar!En iyi barındığınız,oturacağınız yer,herşeyden evvel kendi evinizdir.Aile çevresi dışında kalan meselelerden sizi sorumlu tutan yok...

Huzur içinde,rahat rahat,size yakışan bir vakarla evinizde oturunuz.Evinizin işlerini görünüz.Ve evinizle ilgileniniz.Fakat zaruret icabı sokağa çıkmanız gerekiyorsa,bu konuda size izin verilmiştir.Fakat iffetinizi ve namusunuzu korumalısınız.

Herkesin dikkatini çekecek şekilde giyinmeyiniz.Başkalarını sizinle meşgul olmaya zorlamayınız.
Gözleri aracılığıyla insanların gönüllerini avlayacak şekilde güzellik gösterilerinde bulunmayınız.

2. Önce Anne

  • imdat sezer

Kur’ân-ı Kerîm’de, "ana-babaya saygı gösterilmesi" emredilen bir çok âyet-i kerîmede (5) anne, öncelik verilerek zikredilmiştir. Bu öncelik, annenin babadan daha saygıdeğer olduğuna dikkati çekmektedir.

Bir gün Rasûlullâh (s.a.v.) Efendimiz’e bir kimse geldi ve:

"Benim kendisine hizmet ve ülfet etmeme, insanlar içinde en lâyık ve en çok hakkı olan kimdir?" diye sordu.

Rasûlullâh (s.a.v.):

"Anandır." buyurdular. O zât:

"Sonra kimdir?" dedi. Rasûlullâh (s.a.v.) yine:

"Anandır." buyurdular. O zât tekrar:

"Sonra kimdir?" deyince, Rasûlullâh (s.a.v.) Efendimiz tekrar:

3. Anne Olmak Şerefi

  • imdat sezer

Kadınlık meziyetlerinin başında anne olmak şerefi gelir. Annelik, bir gönül ve mânâ şiiridir. Toplumu ihyâ edip âbâd eden de ve tersine berbâd eden de yine annedir. Toplumun kurtuluşu, hakîkî annelerin yetiştirilmesiyle mümkündür.

İslâmiyet, anne olmak sıfatıyla kadına en yüksek ve pek muhterem bir mevkî vermiştir. Târihin çeşitli dönemlerinde zillet ve hakâret içinde yaşayan kadın, lâyık olduğu en yüksek şerefe İslâm sâyesinde kavuşmuştur.

Herkese iyilik etmeyi, herkesin hakkını gözetmeyi emreden İslâm Dîni, kişinin babasına, özellikle annesine karşı en iyi şekilde davranmasını, haklarına dikkatle riâyet etmesini emretmiştir. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyurulmuştur:

4. Ana Gibi Yâr Olmaz

  • imdat sezer

Atalarımız;

"Ana gibi yâr, vatan gibi diyâr olmaz." demişlerdir.

Hakîkaten dünyâyı diyâr diyâr gezsek, anamız gibi bizi bağrına basarak sevecek ve şefkatle kucaklayacak bir ana bulamayız. İnsan, hanımı gibisini veya ondan daha iyisini her yerde bulabilir, fakat ana gibisini hiç bir diyârda bulamaz.

Âile içinde çocuk üzerinde en çok hakkı olan ve hizmeti geçen annedir. Anne, hâmile kaldığı andan itibâren çocuk yüzünden sıkıntı çekmeye başlar. Doğum sırasında bu sıkıntı, zirveye ulaşır. Kimi zaman doğum, annenin hayâtına mâl olur.

5. Çocuk Terbiyesinde Anne:

  • imdat sezer

Çocuk terbiyesi, anne ve babanın en başta gelen vazîfelerindendir. Çocuklarını güzel terbiye eden milletler, huzûrun ve medeniyetin zirvesine ulaşırlar.

İslâm’ın yaşandığı bir âile içinde büyüyen çocuğun istîdâdları, îmân istikâmetinde gelişip olgunlaşır. Âilede verilen terbiye kalıcıdır. İnsanlık târihi boyunca âile terbiyesi üzerinde önemle durulmuştur. Çocukların dünyâ ve âhıret seâdetini kazanmaları için en büyük gayret, sâliha hanımlara düşmektedir.

Çocuk, ilk ana terbiyeyi âile ocağında, anneden alır. Anne, tabiî olarak vaktinin çoğunu ev içinde çocuklarının bakımı ve terbiyesi ile geçirir.

6. Ana Duâsı:

  • imdat sezer

Müslüman evlâdı, her zaman ana-babasının hayır duâlarını almaya çalışmalıdır.

Bâyezîd-i Bistâmî (k.s.) Hazretleri’nin ihtiyar ve hasta bir annesi vardı. Gece yarısı uykusundan uyanıp kendisinden bir bardak su istemesi üzerine, destiden su doldurup getirinceye kadar anası tekrar uykuya dalmıştı. Bâyezîd-i Bistâmî (k.s.), elinde bir bardak su ile uyanacak diye anasını sabaha kadar bekler.

Sabah Namazı için uyanan anası, oğlunun, elinde bir bardak su ile ayakta beklediğini görünce, son derece duygulanır. Ve bu fedâkâr oğlu için; "Ârifler sultânı olasın oğlum!" diye yürekten duâ eder. (43)

7. En Hayırlı Kadın

  • imdat sezer

Peygamber (s.a.v.) Efendimiz:

"Kadınların en hayırlısı, kocası ona baktığı zaman mesrûr olur, bir şey söylediğinde emrini yerine getirir. Nâmûsunda ve malında, kocasının hoşlanmıyacağı bir harekette de bulunmaz." (45) buyurur.

Başka bir hadîs-i şerîflerinde:

"Dünyâ’nızdan bana üç şey sevdirildi; kadın, güzel koku ve gözümün nûru namaz." (46) buyurmakla, kadına sevgi, saygı ve şefkat gösterilmesi gerektiğine dikkati çekmişlerdir.

"Dünyâ’nın hepsi metâ, eşyâdır. Ve Dünyâ’nın en hayırlı varlığı ise, sâlihâ kadındır." (47) hadîs-i şerîfi de, İslâm’ın kadına verdiği büyük kıymetin bir başka ifâdesidir.

8. İSLÂM’DA KADIN HAKLARI

  • imdat sezer

İslâm Dîni, kadın hakları üzerinde titizlikle durmuş ve kadını, hiçbir nizâm ve sistemin veremediği müstesnâ bir makâma sâhib kılmıştır. Nitekim Cenâb-ı Hakk Kur’ân-ı Kerîm’inde:

"Erkeklerin kadınlar üzerinde hakları olduğu gibi, kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır." (50) buyurmuştur.

Rasûlullâh (s.a.v.) Efendimiz de erkekleri, kadınların hak ve hukûkunu gözetmeye dâvet etmekte ve bu konuda:

"Kadınların haklarını yerine getirme husûsunda Allâh’dan korkunuz! Zîrâ siz onları Allâh’ın bir emâneti olarak aldınız." (51) buyurmaktadır.

9. Dînimizde Kadın-Erkek Eşitliği:

  • imdat sezer

İslâm Dîni, kadın-erkek bütün insanların yaratılışta eşit olduğunu ilan ederek, kadını, insanlık şeref ve haysiyetine, gerçek benliğine ve kişiliğine kavuşturmuştur. Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyurulur:

"Ey insanlar! Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık. Sizi, sırf birbirinizle tanışmanız için büyük büyük cemiyetlere, küçük küçük kabilelere ayırdık. Şüphesiz ki, sizin Allah nezdinde en şerefliniz takvaca en ileride olanınızdır." (60)

"Ey insanlar! Sizi bir tek candan yaratan, ondan da yine onun zevcesini vücûda getiren ve ikisinden birçok erkekler ve kadınlar türeten Rabb’inizden korkun!" (61)

10. Cezâ ve Mükâfâtta Eşitlik

  • imdat sezer

Kadın, suçlu olduğu takdîrde erkek gibi cezâ görür. Kötülük yaparsa günâh, iyilik yaparsa sevâb alır. Cennet veyâ cehennemlik olmakta da erkekle aynıdır. (70) Mâide Sûresi’ndeki şu âyet-i kerîme bu konuya açıklık kazandırmaktadır: "Hırsızlık eden erkek ve kadının yaptıkarına karşılık bir cezâ ve Allâh’dan bir ibret olmak üzere ellerini kesin!. Allâh izzet ve hikmet sahibidir." (71) İslâmiyet, kadına mânevî sahâda erkekle eşit haklar verdiği gibi dünyevî hükümlerde de gereken hak ve eşitliği sağlamıştır.

Kadın-erkek eşitliğinde, Dünyâ’ya âid cezâlarda fark yoktur.