15 Aralik 2006 tarihli konular

1. Riya'nın Zemmi

  • nesim

Riya haramdır. Riyakâr, Allah katında sevilmeyen kişidir. Bu hususa âyetler, hadîsler ve eserler şehadet etmektedir.

Ayetler

Şu ibadet edenlerin vay haline ki onlar salâtlarndan gaflet ederler.(Maun/4-6)

Tuzak kuranlara gelince, onlara şiddetli bir azap vardır ve onların tuzağı bozulacaktır.
(Fatır/10) Mücahid 'Bunlar riyakârlardır' demiştir.

'Biz size sırf Allah rızası için yediriyoruz. Sizden bir karşılık ve teşekkür beklemiyoruz' derler.(İnsan/9)

Allah Teâlâ, Allah'ın vechinden (zatından) başka her iradeyi kendilerinden nefyetmek suretiyle muhlisleri överek şöyle buyurmuştur:

Riya'nın Hakikati ve Kendisiyle Riyakârlık Yapılan

  • nesim

Riya 'rüyet' kökünden gelir. Süma ise sima (duymak) kökünden gelir. Riyanın temeli, halka hayırlı hasletleri göstermek suretiyle kalplerinde taht kurmak istemektir. Kalplerde taht kurmak, bazen ibâdet olmayan şeylerle, bazen de ibadetlerle istenilir. Riya tâbiri ise âdet hükmüne göre, ibâdetler ve onları belirtmekle kalplerde taht kurulmasına mahsustur. Bu bakımdan Riya 'Allah'a ibadet ederek kulları kandırmaktır'.

Riyakâr; âbid, kendilerine riya yapılmak istenenler ise halktır. Maksat, onların kalbinde taht kurmak için onlara riyakârlık yapmaktır. Kendisiyle riya yapılan şey, riyakârın göstermek istediği hasletlerdir. Riya ise, onları gösteriş için yapmasıdır.

1.Giriş

  • katip

Hamd; mülk ve melekûtu tedbîr eden, izzet ve ceberrût'un biricik sahibi olan, gökleri direksiz yükselten, kulların rızıklarını o göklerde kılan Allah'a mahsustur. O Allah ki kalp ve akıl sahiplerinin gözlerini vasıta ve sebeplerden sebeplerin müsebbibine çevirmiş, onların himmetlerini sebeplerin müsebbibinden başkasına iltifat etmekten müstağni kılmıştır.

Onları kendisinden başka bir müdebbir'e itimat etmekten uzaklaştırmıştır! Onlar O'ndan başkasına ibadet etmediler. Çünkü onlar O'nun Bir, Ferd, Samed ve İlâh olduğunu bildiler. Bütün halk sınıflarının kendileri gibi onun kulları olduğunu ve onlardan rızık talep edilmediğini tahkiken bildiler ve yine kainatta bir tek zerreciğin Allah'a döneceğini, ve her mahluğun rızkının Allah'a ait olduğunu bildiler. O'nun kullarının rızkına kefil olduğunu kesinlikle anladıkları zaman O'na tevekkül ettiler ve Hasbunallah ve ni'me'lvekîl (Allah bize kâfidir ve O ne güzel vekildir!) dediler.

2.Tevekkül'ün Fazileti

  • katip

Ayetler
Eğer mü'min iseniz Allah'a tevekkül ediniz.(Mâide/23)

Tevekkül edenler, Allah'a dayansınlar.(İbrahim/12)

Kim Allah'a tevekkül ederse, Allah ona kâfidir.(Talâk/3)

Çünkü Allah, kendine dayanıp güvenenleri sever.(Âlu İmran/159)

Allah o makam sahibini sever. Onun sahibi Allah'ın zimmetindedir. O ne büyük makamdır. Allah'ın kendisine kâfi olup, sevip koruduğu kimse, muhakkak büyük bir zaferi elde etmiştir; zira mahbub, azap vermez, uzaklaştırmaz ve mahrum bırakmaz.Allah, kuluna kâfi değil mi? (Zümer/36)

Bu bakımdan Allah'tan başkasına güvenen tevekkülü terkedendir. Böyle bir kimse bu ayeti yalanlayanın ta kendisidir. Çünkü bu ayet, hakkı söyletmek hususunda bir suâldir.

3.Tevekkül'ün Esası Olan Tevhîd'in Hakikati

  • katip

Tevekkül, imanın kapılarındandır. İmanın kapıları ancak ilim, hâl ve amelle düzene girer. Böylece tevekkül, esas olan ilim, meyve olan amel ve tevekkül ismiyle kastolunan bir hâl meydana getirir.

Bu bakımdan esas olan ilmin beyanıyla meseleye başlayalım. Bu ilim, lisanın esasında iman diye adlandırılan ilimdir; zira iman tasdik (doğrulama) demektir. Kalple olan her tasdik ilimdir. Kuvvet bulduğu zaman adı yakîn olur. Fakat yakînin kapıları çoktur. Biz, üzerine tevekkülü bina edeceğimiz yakîne muhtacız. O da La ilâhe illallahü vahdehû lâ şerîkeleh (Allah'tan başka mabud yok! Allah birdir. O'nun ortağı yoktur) sözünün tercümesi olan Tevhid'dir. Lehül Mülk (Mülk ancak O'nundur) sözünün tercümesi ve tefsiri nisbetinde kudrete imandır. O cömertlik ve hikmet ki ona velehül hamd (hamd ancak O'nadır) sözü delâlet eder. Bu bakımdan kim 'Lâ ilâhe illallahü vahdehû lâ şerîke leh. Lehül mülkü ve lehül hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadir' (Allah'tan başka ilah yoktur. O tek, bir Allah'tır. Ortağı yoktur. Mülk ancak O'nundur. Hamd ancak O'na mahsustur. O her şeye hakkıyla kâdirdir) dese, tevekkülün esası olan iman bu kimse için tamamlanır. Benim gayem; bu sözün mânâsının söyleyenin kalbinden ayrılmayan bir vasıf ve ona hâkim olan bir nitelik olduğunda, tevekkülün esası olan imanın onun için tamamlanacağını anlatmaktır.

Çucuklara kontörlü porno tuzağı

  • imdat sezer

Porno çetesinin internette 12-13 yaşındaki çocukları kontör vaadiyle kandırarak çıplak görüntülerini elde ettiği belirlendi

Son dönemde ülkenin gündemini meşgul eden “çocuk pornosu” konusundaki en büyük operasyon olan “Sanal Tuzak1” kapsamında kimlikleri tespit edilebilen mağdur çocukların ifadeleri, sapıkların nasıl çalıştığını gözler önüne serdi. 12-13 yaşlarındaki 6 çocuktan bazıları kendilerine “kontör” gönderileceği umuduyla, kimisi karşılarındaki görüntüye kanarak, çoğunluğu da şantaj ve tehditle çıplak görüntülerinin alınmasına izin verdiklerini ifade etti. Operasyon kapsamında ele geçirilen görüntülerden kimlikleri tespit edilebilen çocuklar, psikolog eşliğinde yaşadıkları kentlerin savcılıklarında ifade verdi. VATAN’ın ele geçirdiği ifadelerde, ilk kez mağdur çocuklar nasıl kandırıldıklarını, neler yaşadıklarını dile getirdi.

Elin Japonu Bu Mereti Porno İçin Mi Keşfetti?

  • imdat sezer

Baştan söyleyelim, teknoloji geliştikçe mertlik bozuldu. Önceden ne güzeldi… Kameradan anladığımız kameraman arkadaşların omuzlarında taşıdıkları 22 kiloluk ağırlıktan ibaretti. Bir de Almancıların ellerinde gördüğümüz minik minik aletler. Hayret içinde bakardık bu minik aletlere. Koskoca 22 kiloluk makineyi gavur nasıl da ele avuca sığdırmış diye düşünürdük.



Gel zaman git zaman önceden ele avuca sığan cihaz telefonlara da sığmaya başladı. Hal böyle olunca eline kameralı telefonu geçiren ‘gereğini’ yerine getirir oldu.



Lafın Türkçesi, mertlik bozuldu.

İngilizler ATATÜRK'e aşk tuzağı mı kurdu?

  • imdat sezer

ATATÜRK'Ü FİLM YILDIZI ZSA ZSA GABOR MU ÖLDÜRDÜ?

Araştırmacı Tarihçi Yazar Cezmi Yurtsever, Mustafa Kemal Atatürk'ün, İngiliz istihbarat birimlerince kurulan aşk tuzağı sonucu ünlü film yıldızı Zsa Zsa Gabor tarafından öldürüldüğünü iddia etti.

Yurtsever, dünya tarihinin yeniden yazılmasını tartışmaya açtığı "Şifre" isimli kitabında, Atatürk ile dünya güzellik kraliçesi ve ünlü film yıldızı Zsa Zsa Gabor arasında yaşanan aşk ilişkisine yer verdi.

Dünya tarihi üzerinde yaptığı araştırmalar sırasında tesadüfen bir ayrıntının izini sürerek, Atatürk'ün, güzelliğiyle ünlü Zsa Zsa Gabor ile yaşadığı aşkı ortaya çıkardığını söyledi. İngilizler'in, Atatürk'ün 1937 yılında Kerkük, Filistin ve Antakya'ya düzenleyeceği askeri harekat ve savaşı önlemek için Gabor'u Atatürk'ün yanına gönderdiğini ileri süren Yurtsever, Gabor'un, Atatürk'ü kurduğu aşk tuzağıyla öldürdüğünü öne sürdü.

4.Tevekkü'ün Halleri ve Amelleri

  • katip

Bu bölümde tevekkül hali, meşâyihin tevekkül'ün tarifi hakkındaki söylediği sözler, tek başına veya çoluk çocuk sahibi olan kimsenin kesb hususundaki tevekkülü, azık edinmeyi terketmek hususundaki tevekkül, zarar vereni defetmekteki tevekkül, tedavi ve başka yollarla zararı izale etmekteki tevekkül gibi hususlar ele alınacaktır Rahmetiyle muvaffak kılan Allah'tır.

5.Tevekkül Hali

  • katip

Daha önce tevekkül makamının ilim, hâl ve amelden mürekkeb olduğunu söylemiş, ilim'in ne olduğunu da beyan etmiştik.

Hale gelince, tevekkül, tahkik noktasında halden ibarettir. İlim ise, onun temelini teşkil eder. Meyvesi ise ameldir. Tevekkül'ün tarifinin beyanına dalanlar, oldukça değişik ve birçok ibareler ileri sürmüşlerdir. Herkes kendi nefsinin makamından ve kendi hali olan tevekkül'den bahsetmiştir. Nitekim sûfîlerin de bu şekilde, öteden beri gelen bir âdeti vardır. Bu sözleri nakletmek ve çoğaltmakta bir fayda yoktur.

Biz buradan doğrudan doğruya perdeyi kaldıralım. Tevekkül, vekâlet mastarından türemedir. Denir ki: 'Filan adam durumunu falana tevkil etmiştir'. Yani ona havale etmiş ve o hususta ona güvenmiştir. Kendisine durum havale edilen kişi ise vekildir. Durumunu kendisine havale eden onu acizlik ve kusur yapmakla itham etmedikçe ve kendisine güvendikçe, nefsi ona emniyet eder ve ona güvenir. Bu bakımdan tevekkül, kalbin sadece şekil üzerine itimat etmesinden ibarettir. Husumette vekil olana bir misal verelim: Kimin aleyhinde bâtıl ve zayıf delillerle bir dava ikame edilirse, o da bu çürük davayı meydana çıkarmak için, bir kimseye vekâletini verirse, o kimseye ancak onda şu dört vasfın bulunduğuna inandığından dolayı verir:

6.Tevekkül Halleri Hakkında Şeyhlerin Sözleri

  • katip

Şeyhlerin bu sözlerinin hiç birinin daha önce zikrettiğimiz mânâ hududununun dışına çıkmadığı bilinmelidir. Fakat şeyhlerin her biri hallerin bazılarına işaret etmiştir.

Ebû Musa ed-Deybilî (veya Deybülî) dedi ki: Ebu Yezid el-Bistamî'ye 'tevekkülün ne olduğunu' sordum. Dedi ki: 'Sen tevekkül hakkında ne diyorsun?' Dedim ki: "Arkadaşlar, 'Eğer yırtıcı hayvanlar ve yılanlar sağından ve solundan seni sarsalar bile kalbin kıpırdamamalıdır' dediler". Ebu Yezid 'Evet! Bu tarif, tevekkülün hakîki tarifine yakındır. Fakat eğer cennet ehlinin cennette nimetlendiğini, ateş ehlinin de ateşte azap gördüğünü gördükten sonra nefsin için birini tercih edersen tevekkülün esasından çıkmış olursun. (Çünkü Allah'a tevekkül, herhangi bir fiili kendi nefsine nisbet etmene zıd düşer)'.

3.Riya'nın Dereceleri

  • nesim

Riya kısımlarının bazısı diğerinden daha şiddetli ve kabadır. Değişiklik rükünlerinin ve içindeki derecelerinin değişikliği sebebiyledir.

Rükünleri üçtür:
a)Kendisiyle riyakârlık yapılan şey

b)Kendisi için riyakârlık yapılan şey

c)Riya kasdının kendisi

Birinci Rükün

Riya kasdının kendisidir. Bu kasd ya Allah'ın ibadetiyle sevab irade etmeksizin mücerred (soyut) bir kasıt veya sevab irade eden bir kasıttır. Eğer kasdı bu ikinci kısım ise sevabın iradesi ya daha kuvvetli ve galip olur veya daha zayıf, yahut da ibâdet iradesine eşit olur. Bu bakımdan dereceleri dört olur:

4.Karınca'nın Ayak Sesinden Daha Gizli Olan Riya

  • nesim

Riya'nın gizli ve açık olmak üzere, iki kısım olduğunu bil! Açık riya, insanı ibâdete,-sevab ve ecir kastı olmaksızın- teşvik eden riyadır. Bu kısım, riyanın en açığıdır.
Bundan az daha gizli olan riya, tek başına insanı ibâdete sevk etmez. Ancak kendisiyle Allah'ın rızasının irade edildiği ibadet, bu tür riya yüzünden kolaylaşır. Her gece teheccüd namazını kılmayı âdet edinen ve bu namazın kendisine ağır geldiği kimse gibi... Bu kimseye misafir geldiğinde teheccüd namazına can atarcasına kalkar ve kalkması kendine hafif gelir. Bilir ki eğer sevabı ümit etmesi olmasaydı, sadece misafirlerin görmesi için kalkıp namaz kılmazdı.

7.Tevekkül Sahiplerinin Amelleri

  • katip

İlim hali, hâl de ameli doğurur. Bazen tevekkül'ün mânâsının, bedenen çalışmayı, kalben tedbiri terketmeyi, atılan paçavra ve çengele takılan et parçası gibi yere serilmek olduğu zannedilir! Oysa böyle zannetmek, cahillerin işidir. Böyle zannetmek, şer'an haramdır.

Çünkü şeriat tevekkül, sahiplerini övmüştür. Acaba dince mahzurlu sayılan şeylerle dînî makamların birine nasıl varılır? Buradaki perdeyi kaldırmak için şöyle deriz. Tevekkül'ün tesiri, kulun hareketinde, ilmiyle hedeflerine doğru gidişatında belirir. Kulun kendi ihtiyarıyla çalışmasına gelince, bu çalışma, kesb gibi kulun yanında bulunmayan faydalı bir şeyi celbetmek veya azık gibi kulun yanında mevcut olan, faydalı bir şeyi korumak, yırtıcı hayvan, hırsız ve saldırganı defetmek gibi daha kulun başına gelmeyen bir zararı bertaraf etmek veyahut da hastalıktan tedavi olmak gibi kulun başına gelen bir zararı kaldırmak içindir. Bu bakımdan kulun hareketlerinin hedefi, şu dört durumun dışına çıkamaz: Fayda verenin celbi ve korunması, zarar verenin bertaraf edilmesi veya fenlerin her birinin derecelerini şer'î delillerle beraber zikredelim:

5. Açık ve Gizli Riya'nın Ameli Zayi Eden ve Etmeyen Kısımları

  • nesim

Biz bu hususta deriz ki kul, ibâdetini ihlâs temeli üzerine bina ettiği zaman, sonra gelen bir arıza ile riya yaparsa bu durum ya amelin bitiminden sonra veya önce olur. Eğer bitiminden sonra izhar etmeksizin sadece bir sevgi zuhura gelirse, bu sevgi ameli ifsad etmez. Çünkü amel, daha önce riyadan temiz olarak tamam olmuştur. Ondan sonra olanın onda menfî bir tesir etmemesi umulur. Hele kul bunu zoraki bir şekilde belirtmediği, bununla konuşmadığı, halk arasında belirmesini ve kendisiyle konuşmalarını temenni etmediği takdirde hiçbir şey olmaz. Aksine Allah Teâlâ'nın belirtmesiyle tevâfukan bilinmiştir. Kulun müdahalesi, kalbine giren sevgiden başka birşey değildir. Evet! Ameli riyasız tamam olursa, fakat ondan sonra ameli belirtmek iştiyâkı kendisinde belirirse ve amelini söyleyip izhar ederse, bu durumdan korkulur! Eser ve haberlerde böyle yapmanın ameli yakıcı olduğu vârid olmuştur. Çünkü İbn Mes'ud 'Ben dün Bakara sûresini okudum' diyen bir kimseyi dinledikten sonra 'Onun böyle demesi, sevabını yok etti ve yaktı' demiştir.