13 Aralik 2006 tarihli konular

Erkeklerin ve kadınların "gizli" düşünceleri!

  • arif

"Sana bir şey anlatacağım ve sen de gözünle göreceksin: Bir erkek tarafından gözetlendiğini ya da sesinin duyulduğunu hisseden hiçbir kadın görmedim ki, daha önce hiç yapmadığı, gereğinden çok lüzumsuz hareketler yapmasın, daha önce hiç gereksinim duymadığı bir takım gereksiz sözler söylemesin! Bu lüzumsuz söz ve hareketler, az önceki yaptığı hareketlerin ve sözlerin tam tersinedir. Aynı şekilde, böyle durumlarda kadınların ses tonlarını değiştirdiklerini, tüm hareketlerine büyük özen gösterdiklerini çok açık ve net olarak gözlemledim. Kadınların varlığını hissettiklerinde erkekler de böyledir. Ziynetleri gösterme, yürüyüşleri düzeltme, kadının erkeğe takılması, erkeğin kadına şaka yapması, espriler, bütün bunlar gün gibi açıktır; her yerde ve herkesçe bilinen bu kabilden davranış biçimleridir. Allah zaten şöyle buyurmuyor mu: “İnananlara söyle gözlerini (harama bakmaktan) sakınsınlar, ırzlarını korusunlar”. (...) Bu alanda kimseye hüsn-ü zanda bulunmadığım için, hem erkeklerin hem kadınların birçok gizli düşüncelerini öğrendim.”

Kadın olmak

  • arif

"Kadın, batının kendi insanlık şartından kurtulmak için özellikle başvurduğu çaredir.” S.M.

Kadın... İnsanlık tarihi boyunca üzerinde konuşulmuş, fikrî-felsefî, dinî-ahlâkî, ferdî-psikolojik, içtimaî-sosyolojik açıdan tartışılmış ve hâlâ konuşulmakta, hâlâ tartışılmaktadır. Şu farkla ki, bugün üzerinde kalem oynatılan ve konuşulan kadın, dünün ve daha öncesinin kadınından görünüşte tamamen farklıdır. Ülkemizde, anne, torun, nineden oluşan üç kuşağa üstünkörü bir gözatmakla bile bu farkı anlayabiliriz. Nineler ve torunları birbirinden farklı olduğu gibi, anne onlardan da farklıdır. Sanki sihirli bir değnek, çok kısa bir sürede, dünyaları birbirinden tamamen farklı üç temsilci çıkarmıştır karşımıza!

"Teberrüc" nedir? Kadınlar yüzlerini de örtmeli midir?

  • arif

Bilindiği gibi kadınlara da erkeklere de bakışlarını "kısmaları" emredilmiştir. (24/30-31) Rasûlüllah Efendimiz (s.a.s.)"Bakışı bakışa ekleme"(Ebû Dâvûd, nikâh 43; Timizî, edep 28; Dârimî, rikâk 3; Müsned V/351, 353, 357) buyurmuşlardır. Cumhur (fıkıhçıların çoğunluğu) kadının yüzünün de avret olduğu görüşündedirler. Hanefilerin çoğunluğu kadının ellerinin ve yüzünün avret olmadığını, ancak fitne söz konusu olduğunda örtmesi gerektiğini söylemişlerdir. Bir kısım Hanefiler ise cümhûra uyarak kadının ellerinin ve yüzünün de avret olduğu görüşünü benimsemişlerdir. Meselâ Aliyyu'1-Kârî bunlardandır. Görüldüğü gibi fitne söz konusu olduğunda kadının ve özellikle genç kızların yüzlerini dahî kapatmaları konusunda ittifak vardır. "Fitne" onun, karşı cinsten olmaklığına duyulan cinsel arzudur.Bu bağlamda meselenin bir yönünden daha söz edilebilir ki, bu da "teberrüc" yasağıdır. "Teberrüc" kadının, elbise ya da vücudundaki güzelliklerini yabancı erkeklere arzetmesi demektir ve âyet-i kerime ile yasaklanmıştır. (33/33) Süslü bir başörtüsü, alınmış kaşlar, allanmış yanaklar hep "teberrüc" cümlesindendir. Imdi bütün bu durumlara göre: Kadın, sesini kırıla döküle kullanmazsa, dış elbisesi dahi, müteberrüc olmazsa, dinleyenlere sürekli bakış imkânı sağlamakla fitneye (şehvetli bakışlara) sebep olmazsa, erkeklere hitap etmesi, konferans vermesi vb. caizdir denilebilir. Ancak bir sürü erkeğin huzurunda, hem de genç bir kadının, göz göze, yüz yüze uzun süre konuşması halinde bu şartlar gerçekleşmiş olur mu? Olsa bile bunu yapmaya ve yaptırmaya gerek var mıdır? Bunu da ayrıca tartışmak gerekir. Şahsen ben ne mümkün olduğuna ne de gerek bulunduğuna inanıyorum. Şâir Ahmed Sevkî'nin dediği gibi:

Bilirim yine kifayetsiz kalır

  • hayat

Söyleyecek söz var mıdır su dünyada
Onu anlatmaya..

Kifayetsizdir her hece ilmik ilmik bağlar beni
Belki bir gül yaprağıdır içimde, onu söyleyen
Kirli ellerim, ziftten kara kalbim, çelimsiz bakışlarım…
Yıllarca onunla onsuz gecen yıllarım.

İçimdeki aşk denizinin damlalarıdır su satırlarda biriken
Ne hoştur Onu söylemek, ne hoştur Onu anlatmak
Kararan birkaç satir…

Ey Muhammed ne yücesin ki, anlatamıyorum seni
Su titreyen yüreğimle, su unutan...

Arar dururum yıllardır seni anlatacak bir söz
Sözler derki, yoktur onu anlatacak bir söz.

Toplasam da gülleri çeksem içime bir solukta
Üflesem bahar rüzgarı gibi sen koksan hecelerimde sen koksan
Bilirim yine kifayetsiz kalır Ey Muhammed.

İbrahim Cemil

Biz bu sonbaharda buluşacaktık...

  • hayat

Biz bu sonbaharda buluşacaktık...'

geleceğin yollara umudumu yerleştirdim. dikenlerin üzerine sevdamı
gergef yaptım ki, hepsi güle dönsün. bahar gelecekti, sen de
gelecektin baharla. o zaman visaline açacaktı bütün çiçekler ve visal
kokacaktı her biri. rüzgâr vuslat türküleriyle esecek, yapraklar sana
(s.a.v) doğru kımıldanacak, semalar gelişine ağlayacaktı sevinçten.
sen (s.a.v) gelecektin, bulutlar siyah örtüsünü çıkaracaktı. yıldızlar
sönecek, aydınlığında parlamaya devam edeceklerdi. sen (s.a.v)
gelecektin; ay kararmışlığını seninle giderecek, güller gibi kokmanın
ne demek olduğunu senden öğrenecekti. sen (s.a.v) gelecektin; güneş
yeniden tebessüm edecekti. Sen (s.a.v) gülecektin, zerreler ihtizaza
gelecekti. sen (s.a.v) gülecektin, bin bir Ebu Zerr bakışlı hasbi
yüreğimin çöllerinden geçip Bedr'e fethe gidecekti. sen
(s.a.v)gülecektin, kâinat gülecekti seninle.

'bahar geldi geçti, sen gelmez oldun.'

geleceğin yollarda, ümidim taşların gözyaşlarını barındırdı. dikenler
parçaladı sevdamın gergefini. bahar geldi, çiçekler hasretine açtı.

Âh Efendim, Can Efendim, Gül Efendim!

  • hayat

Gelirim ey dost; ayaklarım kanasa da dikenlerden, dar kafeslerden kurtulup, kırıp zincirlerimi yine Sana gelirim. Gelmesem Sana, Sensizlikten yok olurum. Yolunda ölmek için, Seni ararken, Sende tükenmek için gelirim. Yalınayak, başı açık dosta kavuşmanın hayaliyle çıktım yola. 'Gül'e doğru savurdu rüzgâr beni. Dağın bağrındaki ateşten, kâinatı ısıtan güneşten sordum gül diyarını. "Güllerin Efendisi'nden destur almak için ne lâzım." dedim. O'nun adını duyunca; dile geldi dağlar ve taşlar, tebessüm etti güneş. Hepsi bir ağızdan, "Teri gül kokan Gül Sultanı'ndan kabul görmek için seher kapılarının önünde kul olasın, bel kırıp boyun burasın. Hakk'a yönelip el pençe divan durasın." dediler. Sonra, "İnsan olana saygı duyasın, kırık gönüllerde tahtlar kurasın, yaralı gönüllere muhabbetinle merhem olasın." diye nasihatte bulundular. "Hakk'ın sadık dostuna, hidayetin güneşine, inayetin gözbebeğine, rahmetin timsaline, rububiyet saltanatının dellâlına, kâinatın muallimine, Habib-i Zîşan'a ve O'nun âline ve ashabına milyon kere salât ve selâm olsun." dediler.

Cimriliğin Kötülenmesi

  • nesim

Ayetler
Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.(Tegâbün/16)

Allah'ın fazlından kendilerine verdiği şeye cimrilik edenler, onu kendileri için hayırlı sanmasınlar. Aksine o kendileri için bir şerdir. Cimrilik ettikleri şeyler, kıyamet günü boyunlarına dolanacaktır.(Âlu İmran/180)

Bunlar öyle insanlardır ki cimrilik ederler ve insanlara da cimriliği tavsiye ederler ve Allah'ın kendilerine fazlından verdiği şeyleri saklarlar. (Biz de) o nankörlere hor ve rüsvay edici bir azap hazırladık.(Nisâ/37) Hadîsler

Cimrilikten -kaçının! Çünkü sizden önce gelen ümmetleri helâk eden cimriliktir. Cimrilik onları, birbirlerinin kanını akıtmaya, birbirlerinin namus ve malını helâl saymaya zorladı.100

Cimrilik Hakkında Hikâyeler

  • nesim

Basra'da zengin ve cimri bir kişi vardı. Komşularından biri kendisini davet etti. Kendisine yumurtalı kıyma takdim etti. O yumurtalı kıymadan fazlasıyla yedi. Bir taraftan yiyor, bir taraftan su içiyordu. Sonunda karnı şişti. Bundan dolayı üzerine bir ağırlık çöktü ve kıvranmaya başladı. Son raddeye vardığı zaman durumunu doktora söyledi. Doktor 'Önemli değil, yediğini kusmak suretiyle çıkar, kurtulursun!' dedi. Adam 'Yumurtalı kıymayı kusmak suretiyle nasıl çıkarayım? Ölürüm daha iyi' dedi.

Bir bedevi birini aramaya geldi. Aranan kişinin önünde incir vardı. Bedeviyi görünce inciri abasıyla örttü. Bedevi oturdu, adam bedeviye şöyle dedi:

Başkasını Nefsine Tercih Etmenin Fazileti

  • nesim

Cömertlik ve cimrilik, birkaç dereceye ayrılır. Cömertliğin en yüksek derecesi îsardır. İsar demek, ihtiyacı olduğu halde cömertlik yapmak demektir. Cömertlik ise, muhtaç olmadığı şeyi, muhtaç olana veya muhtaç olmayana vermek demektir. Fakat mala ihtiyacı olduğu halde cömertlik yapmak nefse daha ağır gelir. Nasıl ki cömertlik bazen, ihtiyacı olduğu halde insanı başkasına verecek dereceye yükseltiyorsa, cimrilik de bazen ihtiyacı olduğu halde insanı kendi nefsinden bile esirgemeye sürükler. Nice cimri vardır ki malı kıskıvrak tutar. Hasta olur, tedaviye gitmez! Canı istediği halde paraya kıyamadığı için alıp yemez. Eğer bedava olursa yer.

Cömertliğin ve Cimriliğin Dereceleri ve Hakikati

  • nesim

Soru: Şer'î delillerle biliyoruz ki cimrilik insanı helâk eder. Fakat cimriliğin haddi, tarifi nedir ve insanoğlu ne ile cimri olur? Yeryüzünde hiçbir insan yoktur ki kendisini cömert görmesin. Oysa aynı adamı başkası cimri görür. Bazen de bir insandan herhangi bir fiil görünür ve bu fiil hakkında çeşitli görüşler olur. Bir grup bu cimriliktir der. Başkaları bu cimrilik değildir der. Malı sevmeyen, malı tutup korumayan hiçbir insan yoktur. Eğer insan malı tutmasıyla cimri oluyorsa o halde hiç kimse cimrilikten kurtulamaz. Eğer malı tutmak, mutlaka cimriliği gerektirmiyorsa, bu takdirde de cimriliğin mânâsı mal tutmaktan başka birşeydir. O halde insanoğlunun helâk olmasını gerektiren cimrilik ne demektir? İnsanoğlunun cömertlik sıfatına ve bu sıfatın sevabına müstehak olacağı cömertliğin târifi nedir?

Cimriliğin Tedavisi

  • nesim

Cimriliğin sebebi mal sevgisidir. Mal sevgisinin de iki sebebi vardır.

Bir

Onlardan biri, uzun emelle beraber ancak mal ile elde edilen şeyleri sevmektir. İnsanoğlu birgün sonra öleceğini bilse çoğu zaman malıyla cimrilik yapmaz. Çünkü birgün veya bir ay veya bir sene muhtaç olacağı miktar yakındır. Eğer kısa emelli olmasına rağmen çocukları varsa, çocuklar uzun emelin yerine kaim olur.Çünkü kişi onların geride kalacaklarını, kendi nefsinin kalacağı gibi takdir eder, onlar için mal toplar ve bunun için de Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur.

Çocuk, cimriliğe, korkaklığa ve cehalete teşvik edici bir sebeptir.132

Malı Hususunda Kula Düşen Vazifeler

  • nesim

Mal, daha önce dediğimiz gibi, bir yönden hayır, diğer bir yönden de şerdir. Malın misâli, yılanın misâline benzer. Usta bir kimse yılanı tutar. Ondan tiryak denilen panzehiri çıkarır. Gafil bir kimse yılanı tutar, yılan onu öldürür. Hiç kimse malın zehirinden kurtulamaz. Ancak beş şeye dikkat eden bundan müstesnadır!

Birincisi

Maldan maksadın ne olduğunu ve malın niçin yaratıldığını ve niçin mala muhtaç olduğunu bilmektir ve yine bilmelidir ki mal ancak ihtiyaç miktarı korunur. Himmeti müstehak olduğunun üstünde olan bir kimse onu vermez.

Zenginliğin Kötülenmesi ve Fakirliğin Övülmesi

  • nesim

İnsanlar, şükreden zenginin, sabreden fakirden üstünlüğü hususunda ihtilâfa düşmüşlerdir. Biz bunu fakirdik ve zahidlik bahsinde zikretmiş, bu husustaki hakikati belirtmiştik. Fakat bu kitapta fakirliğin genel olarak zenginlikten daha faziletli ve üstün olduğuna dair, durumların tefsirine bakmaksızın delil getirmeye çalışacağız.

Burada Haris b. Esed el-Muhâsibî'nin bazı kitaplarında, zengin âlimlerin bazılarına ashab-ı kiramın zenginliğiyle ve Abdurrahman b. Avf'ın malının çokluğuyla delil getirdiğinden dolayı itiraz ettiği hususunda belirttiği bir faslın hikâyesiyle yetineceğiz.

İnternette Atatürk ve Kuran'la porno tuzağı

  • imdat sezer

İnternet üzerinden çalışan pornocular, çocukları emellerine alet edebilmek için akla gelmeyecek tuzaklar kuruyor. Tıklanabilmek için her yolu deneyen pornocular, bu uğurda Atatürk ya da Müslümanların kutsal kitabı Kuran’ı bile kullanmaktan çekinmiyor

İSTANBUL Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şubesi’nce hazırlanan "Türkiye’de İnternet Ortamında Pornografik Suçlar ve Mücadele Yöntemleri" başlıklı raporda, internet pornocularının akıllara durgunluk veren yöntemleri, tek tek gözler önüne seriliyor. "Tıklanma sayısını artırmak için Kuranı Kerim’den ayetler gibi kutsallarımızı bile kullanıyorlar" diyen bir emniyet yetkilisi, tuzakları şöyle anlattı:

Özenmek, imrenmek...

  • arif

Günümüz dünyasında, insanların zihin ve gönül kimyalarını etkileyen bir ‘zincirleme reaksiyon’ bütün dünyayı sarmış durumda. Bu zincirleme reaksiyon, bir ‘kurgu’ olarak başlıyor ve adım adım bütün dünyayı etkisi altına alan bir ‘olgu’ya dönüşüyor.

Zincirleme reaksiyonun başlama noktası, Hollywood. Amerikan film endüstrisi, sinema filmleri ve dizileriyle, içinden çıktığı ülkeden başlayarak, her ülkeden ve her kesimden insanı belli bir yaşama biçimine özendiriyor. İnsanlar, filmleri izleyerek ve filmlerdeki hayata özenerek, onu kendi dünyalarının gerçeği kılmaya çalışıyorlar. Lüks evler, pahalı arabalar.. derken, yeme-içme biçiminden, konuşma biçimine, hatta gülme biçimine kadar pek çok şey, giderek, filmlere benzemeye başlıyor. Böylece, filmlerin gerçek hayatı aksettirmesi gerekirken, gerçek hayat filmleri aksettirmeye başlıyor.