10 Aralik 2006 tarihli konular

Giriş

  • nesim

Affına ve rahmetine ancak ümit sahiplerinin güvendiği Allah'a hamdolsun. O Allah ki O'nun öfkesinin ve savletinin neticesinden ancak muttakîler sakınırlar. O Allah ki, kullarını haberleri olmaksızın sevk ve idare edip, şehvetleri onlara musallat kılmıştır. İştahlarının çektiğini terketmeyi kendilerine emretmiştir. Onları öfkeye müptelâ kılmıştır.
Öfkelendikleri konularda öfkelerini yutmakla kendilerini zorunlu kılmıştır. Sonra onları şehvet ve lezzetlerle çepeçevre sarmış ve iradelerini yaptıklarını görmek için- ellerine vermiştir. Bu şekilde iddia ettikleri konuda doğruluklarını bilmek için sevgilerini denemiş ve kendilerine açık ve gizli yaptıkları hiçbir şeyin kendisine gizli olmadığını bildirmiştir. Habersizken, ansızın kendilerini yaka-paça, pençe-i kahrıyla yakalayacağını bildirerek şöyle buyurmuştur:

Öfke'nin Zemmi

  • nesim

Ayetler

O zaman inkâr edenler, kalplerine öfke ve gayreti, o cahiliye öfke ve gayretini koymuşlardı, Allah da elçisine ve mü'minlere huzur ve güvenini indirdi.(Fetih/26)

Görüldüğü gibi Allah Teâlâ, kâfirleri haksız öfke ve gayretlerinden dolayı zemm ve mü'minleri de Allah tarafından kendilerine gönderilen vâkar ve sekinetten dolayı medhetmektedir.

Hadîsler

Ebu Hüreyre (r.a) rivayet ediyor ki, bir zatın Hz. Peygamber'e 'Ey Allah'ın Rasûlü! Bana yapabileceğim bir ameli tavsiye et! Fakat az olsun!' demesi üzerine Hz. Peygamber (s.a) 'Öfkelenme!' buyurmuştur. Kişi aynı suali, başka bir zaman daha sordu. Hz. Peygamber (s.a) yine 'Öfkelenme!' cevabını verdi.1

Öfkenin Hakikati

  • nesim

Allah Teâlâ, canlıları birtakım iç ve dış sebeplerle ölüme maruz kalacak şekilde yarattığı zaman, kendisini koruyucu imkânları da kendisine bahşetti. O imkânlar vasıtasıyla kitabında muayyen ecel diye tabir ettiği zamana kadar kendisinden ölümü uzaklaştırır.

Dahilî sebebe gelince, o sebep şudur: Allah Teâlâ canlıları hararet ve rutubetten mürekkeb olarak yaratmış, aynı zamanda hararet ve rutubet arasında zıddiyet kılmış, hararet durmadan rutu-beti kurutur, buhar haline getirir. Eğer alınan gıdadan rutubete yardım yetişip hararet vasıtasıyla buharlaşan cüz'lerin yeri yenileriyle doldurulmazsa, hayat sahibi muhakkak ölür. Bu bakımdan Allah, canlının bedenine uygun gıda ve canlıda o gıdayı almaya iteleyici şehveti yarattı, Bu yaratılan şehvet tıpkı kırılanı düzeltici,yok olanın yerini doldurucu bir vekil gibidir. Allah bu şehveti, onun vasıtasıyla insanı helâktan korusun diye yaratmıştır.

Öfkenin Riyazet Yoluyla Giderilmesinin İmkânı

  • nesim

Bazıları öfkenin tamamen silinmesinin mümkün olduğunu sanarak demişlerdir ki: 'Riyazet, öfkenin silinmesine doğru götü-rür, riyazetin hedef ve maksadı da budur!' Başkaları da öfkenin te-davi kabul etmez bir asıl olduğunu sanmışlardır ve bu son fikir huyun yaratılış gibi olduğunu ve ikisinin de değişme kabul et-mediğini sanan bir kimsenin fikridir. Bu iki fikir de zayıftır. Bu hususta hakîkat bizim söyleyeceğimizdir. Şöyle ki, insanoğlunda bir şeyi sevmek, başka bir şeyden nefret etmek hasletinden bir eser kaldıkça insanoğlu gayz ve öfkeden yakasını kurtaramaz. Kendisine birşey uygun, başka birşey de zıd düşerse mutlaka kendisine uygun olanı sever, muhalif düşeni de hor görür. Öfke de buna tâbi olur. Çünkü kişiden sevdiği alındığı zaman şüphesiz öfkelenir. Sevmediği ile karşılaştığı zaman da şüphesiz öfkelenir. Ancak insanoğlunun sevdiği üç kısma taksim olunur:

Sabır İmanın Yarısıdır

  • katip

Hiss, ancak idrâki ifade eder. İradenin ise istemeye ve kaçmaya olan meylinden başka bir mânâsı yoktur. Sende istemek ve kaçmak aleti olmadıkça irade yeterli olmaz. Nice kötürüm kimseler vardır ki kendisinden uzak ve idrâk olunan bir şeye iştiyak duyar, fakat ayağı veya eli olmadığından dolayı veya ayak ve el felcinden dolayı yürüyemez ve onu alamaz. Bu bakımdan hareket için aletler lâzımdır. Harekete geçmek için o aletlerde bir kuvvet lâzımdır ki onları hareketlerin isteğiyle arayabilsin, kerahet hissiyle de onlardan kaçabilsin. Bu nedenle Allah Teâlâ senin için, zâhirlerine bakıp sırlarını bilmediğin azaları yaratmıştır. O azalardan kimisi aramak, kimisi de kaçmak içindir. İnsanların ayağı, kuşların kanadı ve hayvanların dört bacağı gibi... Onlardan kimisi de müdafaa içindir. İnsanların silahı, hayvanların boynuzları gibi...

Aşk kutsal mı?

  • arif

Sabah Rüzgarı...

Aşkı önemsemiyorsun pek, bana öyle geldi... Hiç de iyi sözler söylememişsin... Eskiden sevmişsindir, âşık olmuşsundur sen de... Nedir bilirsin... Benimki bir tahmin elbette... Duygu yüklü bir kalbin var, senin gibiler aşksız yapamaz ki... Niye böylesin şimdi... Hayal kırıklıkları yaşadın sanırım, sevgiline kavuşamadın... Kedi ulaşamadığı ciğere pis dermiş... Dur, kırılma hemen, şakaydı... Akıllı adamsın sen, kişisel duygularını karıştırmazsın işe, biliyorum... Ama merak da etmiyor değilim hani, ne düşünüyorsun aşk hakkında... İyi bir şey mi sence... Kutsal mı mesela?

"Ultramodern türbanlı kızlar" ve muhafazakar erkekler

  • arif

29.12.2003 tarihinde Radikal gazetesinden Neşe Düzel'in siyaset felsefecisi Tülin Bumin ile yapmış olduğu röportaj enteresan tesbitlerle dolu. Bumin'in din üzerine yapmış olduğu tespitlere bir mümin olarak katılmam sözkonusu değil. Fakat türbanlı kızlarla ilgili olarak yapmış olduğu tespitlerin önemli bir kısmına katıldığımı söylemek durumundayım.

Röportajda Tülin Bumin Türkiye'de üç tip kadın olduğunu belirtiyor:

"Başı örtülü, başı açık ve türbanlı. Yani geleneksel, modern ve ultramodern, postmodern."

Tülin Bumin türbanlı kızların postmodern olmasını birey olmaları bağlamında belirliyor: "Çünkü o daha bir birey. Laikçi bir din içinde olan başı açık kadının yanında o, türbanıyla modernitenin daha ileri bir aşamasını gösteriyor genelde. Geleneksel kesimden gelse de türbanlı kadın ne geleneksel kültürün, ne de cumhuriyetçi kültürün bir kadın tipi. O geleneksel kültüre de boyun eğmiyor, annesi gibi görünmek ve yaşamak istemiyor. Cumhuriyet geleneğinin empoze ettiği "ille başını açacaksın, baloya gideceksin, şöyle görüneceksin" dayatmasını da kabul etmiyor."

Modern dünyada dindar kadın olmak

  • arif

İslamda kadın meselesi durup durup ısıtılıyor. İslamda kadının hakları konuşuluyor tekrar tekrar. Her seferinde müslümanların kendilerine ve etrafındakilere karşı göstermek zorunda oldukları muhabbet dili biraz daha yara almış olarak tarihin sokaklarına dönülüyor. Bugüne dair karşımıza çıkmış her problemi İslamda kadına projekte ederek anlamaya çalışıyoruz.

İslamda kadın ile erkeğin eşitliğini konuşuyoruz. Modern dünyada kadınların kadınlara eşit olmadığını unutarak.

Sabredilen Hususlara İzafeten Sabrın Aldığı İsimler

  • katip

4. Yiyecek Maddelerinin Kendilerinden Meydana Geldiği Asıllar Hakkındaki İlâhî Nimetler ve Daha Sonra Yiyecek Maddelerinin İnsanların Eliyle Islah Edilebilecek Hale Gelmesi

Yiyecekler çoktur, Allah Teâlâ'nın onları yaratmakta sayılamayacak kadar hikmetleri, ardı arkası kesilmeyecek kadar birbirini takip eden harikuladelikleri vardır. Her yiyecek için bunları zikretmek oldukça uzar; zira yiyecekler ya devalar veya meyveler veya gıdalardır.
Şu halde biz önce gıdalardan işe başlayalım. Çünkü gıdalar temeldir. Biz onların arasından buğday tanesini ele alıp diğer gıdaları bırakalım.

Öfkeye Yol Açan Sebepler

  • nesim

Anlaşıldı ki her illetin ilâcı, onun maddesini ve sebeplerini ortadan kaldırmaktır. Bu bakımdan öfkenin sebeplerini tanımak gerekir.
Hz. Yahya, Hz. İsa'ya şöyle dedi:

- Hangi şey daha şiddetlidir?
-Allah'ın öfkesi ve gazabı...
-İnsanı Allah'ın öfkesine yaklaştıran nedir?
-Senin öfkelenmendir.
-Öfkeyi açığa çıkaran ve bitiren nedir?
-Kibir, böbürlenmek, kendini büyük görmek ve körü körüne taassub!

Öfkeyi kabartan sebepler, büyüklük taslamak, ucub, mizah yapmak, müstehcen konuşmak, başkasıyla alay etmek, başkasını ayıplamak, mücadele etmek, düşmanlık gütmek, hainlik, fazla mal ve mertebeye şiddetle harislik göstererek düşkün olmaktır. Bunların tümü, düşük ve dinen kötü sıfatlardır. Bu sebepler insanoğlunda kaldıkça öfkeden kurtulması mümkün değildir. Bu bakımdan herşeyden önce bu sebepleri, zıtları ile bertaraf etmelidir. O halde, tevazu göstermek suretiyle gururu öldürmelisin, nefsini tanımak suretiyle ucubu öldürmelisin. Nitekim bunun bahsi Kibir ve Ucub bölümünde gelecektir. Mağrur olmayı, senin de kölenin cinsinden olduğunu bilmekle silebilirsin. Çünkü insanlar bir babadan gelmişlerdir. Ancak fazilette değişik mertebelere ayrılmışlardır. Bu bakımdan Ademoğulları bir cinstir. Ancak faziletlerle iftihar edilir. İftihar etmek, ucub gütmek ve kibre kapılmak rezaletlerin en büyüklerindendir. Bunlar, rezaletlerin aslı ve başıdırlar. Sen bunlardan boşalmadıkça başkasından hiçbir üstünlüğün olmayacaktır. Kölenin cinsinden olduğun halde böbürlenmeye hakkın yoktur! Çünkü bünye, neseb, dış ve iç organlar bakımından kölenle aynı cinstensin.

Kuvvet ve Zaaf İtibariyle Sabrın Kısımları

  • katip

Bütün bu yiyecekler bir yerde bulunmazlar, onların özel şartları vardır. Bu şartlardan dolayı bazı yerlerde bulunur, bazı yerlerde bulunmazlar. Halk yeryüzüne dağılmıştır. Bazen yiyecekler onlardan uzak olur. Onlarla yiyecekler arasına denizler ve kara parçaları girerler. Bu bakımdan tüccararın müsahhar edip, onlara mal sevgisini ve kâr servetini nasıl musallat kıldığına dikkat et! Oysa çoğu zaman onlar olmaz, onlar ancak toplar; onların derlediklerini de ya gemiler batırır veyahut da yol kesiciler yağma ederler veya onlar bazı memleketlerde ölürer. Oranın idarecileri de o malları alır. Tüccarların en güzel durumları; mallarının varislere kalmasıdır. Oysa eğer bilirlerse, varisler onların en şiddetli düş-manıdırlar. Allah Teâlâ'nın cehalet ve gafleti tüccarlara nasıl musallat kıldığına, kâr talebinde şiddetlere göğüs gerdiklerine, tehlikelere dalıp kârların hülyasıyla denizde sefere çıkmalarına ve yiyecekleri ve ihtiyaçları doğu ve batının en uzak memleketlerinden alıp getirmelerine dikkat et!

Sabra İhtiyaç Olduğu Zannedilen ve Kulun Sabırdan Müstağni Olamadığı Hususlar

  • katip

Bitkilerin ve hayvanların, olduğu gibi parçalanıp yenilmesi mümkün değildir. Her birinde ıslah etmek, pişirmek, bazısını bazısının içerisine atmak suretiyle terkib ve tasnif yapmak ve daha sayılmayacak kadar birçok işler lazımdır. Her yemek için bunu saymak uzar. Bu bakımdan biz her ekmeği ele alalım: O tek ekmeğin, tohumu yere ekilip yenecek dereceye gelinceye kadar nelere muhtaç olduğuna bakalım.

Bu bakımdan o ekmek, ekilmek için önce çiftçiye muhtaçtır, çiftçi önce toprağı ıslah etmelidir. Sonra çift sürecek öküz ve saban ile diğer şeylere ihtiyaç vardır. Bundan sonra bir müddet sulamaya ihtiyaç vardır. Sonra yeri yabanhi bitkilerden temizlemek, sonra biçmek, sonra dövmek, sonra samandan temizlemeye ihtiyaç vardır. Sonra öğütmek, sonra hamur yapmak, sonra ekmek yapmaya ihtiyaç vardır.

Öfkeyi Yenmenin Çâresi

  • nesim

Bizim bu söylediklerimiz, öfkenin sebeplerini yok etmek ve kabarmasını önlemek içindir. Bu bakımdan öfke kabardığı zaman teenni ile hareket etmek farz olur ki öfkenin sahibi, kötü bir şekilde onu icra etmeye mecbur olmasın. Öfke kabardığı anda, ancak ilim ve amel macunu ile tedavi edilir. İlim ise altı kısımdır.

1. Bizim bundan sonra, öfkeyi yutmak, affetmek, hilm göstermek, eziyet ve meşakkatlere göğüs germek hakkında zikredeceğimiz sözleri düşünmektir. Dolayısıyla onun sevabını elde etmeye teşvik edilmiş olur. Bu bakımdan öfkeyi yutmaktan elde edilen sevaba karşı isteği olan kendisini intikam almak suretiyle gönlünü rahat ettirmekten meneder ve dolayısıyla kabaran öfkesini söndürür.

Sabrın İlacı ve Sabra Yardımcı Olan Hususlar

  • katip

Yiyecekler ve başka şeyleri ıslah eden sanatkârların fikirleri ayrılırsa, vahşi hayvanlar gibi birbirlerinden nefret ederlerse, muhakkak dağılır ve birbirlerinden uzaklaşırlardı. Bazısı bazısından istifade etmezdi. Vahşi hayvanlar gibi olurlar, bir yere sığmazlar, onları bir hedef bir araya getirmezdi. Bu bakımdan Allah Teâlâ'nın onların kalplerini nasıl birleştirdiğine ve kaynaştırdığına, onlara muhabbeti nasıl musallat kıldığına dikkat et!
Ve onların kalplerinin arasını birleştirdi. Sen yeryüzünde bulunan herşeyi herşeydin yine onların kalplerini birleştiremezdin. Fakat Allah onların aralarını birleştirdi.(Enfâl/63)

Öfkeyi Yenmenin Fazileti

  • nesim

Allah Teâlâ 'Öfkelerini yutarlar' (Alu İmran/134) bu-yurmuştur ve bunu müslümanları medhetmek için söylemiştir.

Hadîsler

Hz. Peygamber de şöyle buyurmuştur:

Allah öfkesini frenleyen bir kimseye azabını durdurur. Rabbine mazeretini arzeden bir kimsenin özrünü Allah Teâlâ kabul eder. Kim dilini korursa Allah onun çirkin taraflarını örter.29

Sizin en pehlivanınız ve en erkeğiniz o kimsedir ki öfkelendiği zaman nefsine hâkim olur! Sizin en haliminiz, düşmanından intikam alma imkânı olduğu halde onu affe-den kimsedir.30


Öfkesinin gereğini yerine getirme imkânı varken bundan vazgeçen kimsenin kalbini Allah Teâlâ kıyamet gününde rızasıyla doldurur.31