6 Ekim 2006 tarihli konular

Fetvacı sitede müstehcen konulara ilginç yanıtlar

  • imdat sezer

zehirliok.com sitesi; cinsel konuları 'kendince' yorumluyor chat yapmayı ise zina olarak tanımlıyor.

Cinsel konuları hadislerden faydalanarak açıkladığını iddia eden internet sitesi www.zehirliok.com cinsellikte haramlar ve helaller, gerdek gecesi adapları, mastürbasyon, zina, kızlık zarı gibi konularda yaptığı yorumlarla okuyanları şaşkınlığa uğratıyor. Sitede internet ve televizyonun zararlarına vurgu yapılırken, sanal seks ve chat'in de "zina ile eşdeğer" olduğu ileri sürülüyor. İşte internet sitesinden bazı ilginç örnekler:

'GERDEKTE HAFİFÇE ÖRTÜNÜN'

DELİNİN VELİYE TAVSİYESİ

  • imdat sezer

Bayezid-i Bestamî hazretleri. Büyük velilerden. Bir gün tımarhanenin önünden geçiyor. Tımarhane hizmetçisinin tokmakla birşeyler dövdüğünü görüyor:

-Ne yapıyorsun?

Hizmetçi:

-Burası tımarhanedir. Delilere ilâç yapıyorum.

-Benim hastalığıma da bir ilâç tavsiye eder misin?

-Hastalığını söyle.

-Benim hastalığım günah hastalığı... Çok günah işliyorum..

-Ben günah hastalığından anlamam... Ben delilere ilâç hazırlıyorum..

Parmaklığının arasından konuşulanları duyan bir deli,(!) Bayezid-i Bestamî hazretlerine:

Şirk ve İnkârdan Sakınmak

  • Deniz

"Yeryüzünde yürüyen hayvanların Allah katında en kötüsü, şüphesiz ki kâfirlerdir. Artık onlar iman etmezler." (Sûre-i Enfâl 55).
Kalbi iman nuru ile aydınlanmış bulunan gençler!

Şirk, Allah'a ortak tanımak ve ondan başka ma­bud varmış gibi bâtıl bir inanca saplanmaktır. İnkâr, âyet ve hadislerle sabit mukaddesleri ve iman esas­larını, ameli vazifelerle ilgili sarih hükümlerin tama­mını veya bir kısmını kabul etmeyip reddetmektir.

Tek olan, eşi ve benzeri bulunmayan Cenabı Hakk'a eş ve ortak tanımak, Allah Teâlâ'nın zât ve sıfatları ile alâkalı "vahdaniyet" ilkesini hiçe saymak olur. Yüce Rabbimiz "ihlâs" sûresinde zât-ı ilâhisini "ehad" (tek) olarak tavsif etmiştir. Bu inancı redde­den kişi, Kur'ânı tekzip ve Allah Teala'yı yalanlamış olacağından, bâtıl bir yola sapmış ve inkâr batak­lığına saplanmış olur.

Münafıklıktan sakınmak

  • Deniz

Münafıkları müjdele (haber ver) ki onlara pek acıklı bir azap vardır" (Sure-i Nisa 138).

Münafık, kalbinde küfür gizlediği halde, diliyle iman ettiğini söyleyen iki yüzlü kimsedir. Bu iddia­mızın, belgesini teşkil eden bir ayeti celilede şöyle buyrulmaktadır:

"İnsanlardan öyle kimseler vardır ki, kendileri iman etmiş olmadıkları halde, "Allah'a ve ahiret gü­nüne inandık" derler. Halbuki onlar inanıcı insanlar değildirler" (Sure-i Bakara 8).

Münafıklar, daima yön değiştiren ve yalan söyle­mekten medet uman bir karaktere sahiptir. Bu sahte tavırlarının açığa çıkmasına sebep olacak bir ayetin inivermesinden dâima çekinmişlerse de tînetlerinin icabını yapmaktan da uzak durmamışlardır. Bu hu­susu tespit eden bir ayeti kerimeyi birlikte inceleye­lim Münafıklar, kalplerinde olanı kendilerine açıkça haber verecekbir sürenin tepelerine indirilmesin­den daima endişe ederler. De ki: "Siz maskaralık ya­padurun, Allah gocunageldiğiniz şeyi (zaten) mey­dana çıkarandır" (Sure-i Tevbe 64).

Riyadan Sakınmak

  • Deniz

Riyâ, yaptığı ibadeti ve işlediği hayrı halkın gözü­ne girmek ve işlediklerini onlara gösteriş için yap­maktır. Dünyevi bir menfaat elde etmek için veya bir makama ulaşma düşüncesi ile ibadet eden bir kim­seye "mürâi" adı verilmektedir. İnançta iki yüzlülük yapmaya "nifak", amelde iki yüzlülük yapmaya "ri­ya" denilmektedir.

İslâm'ı en iyi anlayan ve anlatan Resûl-i Ekrem (s.a.v.), riyayı "küçük şirk" diye isimlendirmiştir. Bu hususun dayanağını teşkil eden bir hadis-i şerif meali ile mevzuu daha iyi anlaşılır hale getirmek is­tiyorum.

Bit'atlardan Sakınmak

  • Deniz

Peygamber size ne (getirip) verdi ise onu tutun, size ne yasak etti ise ondan sakının"
(Sûre-i Haşr 7).

Allah'ın kitabında ve Resulünün sünnetlerinde bulunmayan, sonradan uydurulup dine sokulan şeylere BİD'AT adı verilmektedir.
Bid'at, Resûlullah Efendimizin asrında bulunma­yıp sonradan uydurulan; inanç, iş ve söz itibariyle sünnete aykırı olan şeydir.

Bid'at, sünnete ve meşru bir hikmete aykırı oldu­ğu için, dinimizce yasaklanmış bulunmaktadır. Bid'-atları ayak altına alıp ihmal edilen sünnetleri ihya eden insanlar, Allah ve Resulünün makbulüdür. İmam Rabbânî Müceddid-i elf-i sani (ks.) şu ikazı yapmaktadır: "Saadet ehli, terkedilmiş bulunan bir sünneti ihya eden ve işlenmekte olan bir bid'ati imha eden kimsedir. Bid'ata işlerlik kazandıran şa­hıs, dinin harap olmasına sebep olur" (Mektûbât c. 2, s. 34).

AKRABALIK MÜNASEBETLERİNDE ÖLÇÜ

  • Nalan

İçinde yaşadığımız cemiyette fertlerin birbirlerine karşı birçok vazifeleri vardır. Bunların başında, soy itibarıyla birbirinin yakını olan kimselerin karşılıklı alâka ve münasebetleri gelmektedir. Bu vazifelerin zamanında ve tam olarak yapılması, akrabalık münasebetlerinin ahenkli bir şekilde yürümesine yardımcı olur. Bu sebeple bir âyet-i kerimede "Hısıma, yoksula, yolda kalmışa hak(lar)ını ver. (Malını) israf ile saçıp savurma" (1) buyrulmaktadır.

Kişinin soyca yakınları bulunan kimseler, benliğinin bir parçasıdır. Damarlarında dolaşan kanda, vücudundaki et ve kemiklerde onlarla bir benzerlik ve ortak taraflar vardır. "Bir adamın amcası babasının bir çatalı (aynı köke bağlı bir parçası)dır" (2). "Teyze(si) ana mevkiindedir" (3). Bu ifadeler içinde mânâ ve mahiyeti ifade edilen akrabalık münasebetleri, tahminlerin üzerinde bir ehemmiyet taşımaktadır. Bu hizmetlerin yerine getirilmesi, bir yönü ile, kendimize hizmet etmek gibidir. Zira onlar bizim bir cüz'ümüz sayılmaktadır.

YARDIMLAŞMADA ÖLÇÜ

  • Nalan

El, ağıza; göz ve kulak, ele ve ayağa; ayak da diğer uzuvlara yardımcı olur. İnsanlar, birbirini tamamlayan bu uzuvlar gibidir. Müslümanların yardımlaşması, var oluş hikmetlerinden bulunmaktadır. İnanmış bir kimse, bu gibi yardımlarla insan olmanın hazzını tatmış ve kâmil mânâda müslüman olduğunu hareketiyle isbat etmiş olur.

Hiçbir şahsa yardım etmemek, insanî vazifelerden habersiz kimselerin davranışı; işin iyisini ve kötüsünü ayırt etmeden her faaliyete yardımcı olmak, ifratta yanılmaktır. Dinî ölçülere uygun olan işlerde yardımlaşmayı, bu çizgiden sapmış olanlara şer ve günahta ortak olmamayı ihtar eden bir âyet-i kerimede "İyilik etmek, fenaiıktan sakınmak hususunda birbirinizle yardımlaşın. Günah işlemek ve haddi aşmak üzerinde yardımlaşmayın. Allah'tan korkun. Çünkü Allah, cezası çok çetin olandır" (1) buyurulmaktadır.

ORUCUN MAKBUL OLMASINDA ÖLÇÜ

  • Nalan

Bedenî ibadetlerden biri olan oruç, Allah'ın rızasını kazanmak ve emrini ifâ etmek için, tan yerinin ağarmasından güneşin battığı zamana kadar yemekten, içmekten ve cinsî mukaarenetten kendimizi tutmaktır. Makbul bir oruç tutabilmek için, tarifteki unsurların hepsini toplamış olmamız şarttır.

Belirtilen zaman içerisinde yemekten, içmekten ve nefsanî arzulardan kendimizi tutmakla üzerimizdeki borç ödenmiş olursa da, Allah katında makbul olacak bir oruç tutulmuş sayılamaz. Çünkü oruç tutmadaki aslî maksat, sadece aç durmak değildir.