Aksiyon

Kehanet endüstrisi örgütleniyor

Falcılık ve medyumluk dev bir sektör halini aldı. İstanbul’a Anadolu’dan falcı transferleri yapılıyor. Gizli kapaklı çalışanlar artık kurumsallaştı. Hatta “cinci hocalar” bile internete taşındı. Bazı web sayfaları reyting rekorları kırıyor. Gelişmeleri endişeyle izleyen uzmanlar uyarıyor: “Ümit tacirliği yapan bu kişiler toplumun ruh sağlığını tehdit ediyor.”


“Siz bir periyle evlisiniz, 3 çocuğunuz da bu periden; perilerden kurtulmak için bir beyaz, bir siyah tavuğun kanını alıp bunlarla banyo yapacaksınız; martın 20’sinden sonra şirketiniz büyük ciro yapacak, çok para kazanacaksınız; üç vakte kadar eşinle sorunların çıkacak, kötü günler yaşayacaksın; size kaynananız tarafından muska yapılmış, üç katlı bir evin bahçesindeki ağacın altına gömülmüş. Onu bul, bana getir; sorunların çözülecek.”

Cincilerin sözlerinin çoğu şeytan aldatması

"Fala inanma falsız da kalma” sözünün birçok kesimde rağbet gördüğü, cincilere, medyumlara inanmanın toplumsal bir hastalık olarak karşımıza çıktığı bir dönemden geçiyoruz.

Öyle bir dönem ki bilen de bilmeyen de çıkıp konuşuyor. Zihinler iyice bulanıyor. İnsanların ötelere uzanan merak duygularını körükleyen birçok konuyu Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Celal Yeniçeri ile konuştuk. Yaklaşık bir yıl önce “UFO” haberlerinin birden bire yaygınlaştığı günlerde “Uzay Ayetleri” eseri piyasaya çıkan Prof. Dr. Celal Yeniçeri ile yaptığımız görüşmede yeni kitabının ilk ipuçlarını da elde ettik.

Büyü kara sektör

Kızının baş ağrıları, normal olmayan davranışları, gittikçe içine kapanması, dertli anneyi her geçen gün biraz daha üzüyordu.

Oysa Almanya'dan gelmeden önce Arzu ne kadar da hayat dolu ve mutluydu. Tükiye’ye geleli de çok olmamıştı daha, gelir gelmez kızlarını isteyenler oldu fakat Arzu hiç birini istememişti taliplerinin. Hele son gelenler öyle çok istediler ki oğullarına, babasının Arzu'nun da fikrini alarak verdiği olumsuz yanıt bile vazgeçiremedi onları ve sonunda; ''Biz, bizi istemeyen kızı peşimizden koşturmayı biliriz'' dediler. Zaten ondan sonra başladı bütün dertler. Hangi doktora gittilerse de Arzu'nun derdine çare bulamadılar. Çoğu doktor rahatsızlığın psikolojik olduğunu söyledi, fakat gittikleri psikiyatrlar da derdine derman olamadılar Arzu'nun. Sonunda dertli annenin aklına mahallede her derdi olanın muhakkak uğradığı Metin Hoca geldi. Hiç vakit kaybetmeden Hoca'nın kapısını çaldılar. Aslında hocalıkla ilgisi olmayan bu adam daha çok, büyüyle işi olanların ilk durağıydı. Hoca ayna mendeline baktıktan sonra Arzu'ya büyü yapıldığını söyledi. Büyüyü yapan kişinin tarifini ve adını bile vermişti. İsim ve tarif hemen 'Biz, bizi istemeyen kızı peşimizden koşturmayı biliriz' sözünün sahiplerini akla getiriyordu. Hocanın söylediğine göre sihir Arzu’nun kendisini isteyen gence aşık olması için yapılmıştı. Zaten Arzu'nun kafası da gence verdiği olumsuz yanıt yüzünden oldukça karışmış, pişmanlık belirtileri bile göstermeye başlamıştı. Hatta bir keresinde annesine, “Hayır demekle yanlış yaptık” deyivermişti. Sonunda elini çabuk tutan anne, Metin Hoca'ya istediğinden de fazla para verdi ve kızını kurtardı.

Din, aşkı da, âşık olanları da seviyor

Geçen yıl Sevgililer Günü öncesinde bir arkadaş toplantısında söylenenleri hâlâ unutmadım. Aksiyon’da yazıyor olmam nedeniyle muhatap hasbelkader ben olsam da söylenenler, toplumun önemli bir bölümünü zan altında bırakıyordu.

O mecliste bulunanlardan biri diyordu ki; “Önümüzdeki hafta biz Sevgililer Günü’nü kutlayacağız. Sizinse böyle bir kaygınız yok. Çünkü İslam, Sevgililer Günü’nü reddettiği gibi insanların birbirlerini sevmelerine, âşık olmalarına da sıcak bakmıyor. Hatta evlenecek insanların dahi birbirlerini nikahtan önce görmelerini yasaklamış. Dolayısıyla böyle bir günün inançlarının emrettiği gibi yaşamaya çalışanlar için hiçbir anlamı yok”. Ben dilimin döndüğü kadar (bu konuda o zaman için pek döndüğünü söyleyemem) bir şeyler söylemeye çalıştım. Tasavvuf dedim, Allah aşkından sözettim. Ama doğrusu söylediklerim beni dahi tatmin etmedi. Sonrasında merak ettim ve araştırdım. Konunun uzmanlarıyla görüştüm, ilgili ayetleri ve hadisleri inceledim. Gördüm ki, o arkadaşım yanılıyor. İslam ne sevgiye karşı çıkıyor, ne de sevgiliye. Tasavvufta olduğu gibi sadece Allah aşkının değil, karşı cinsler arasındaki aşkın da kutsallığı vurgulanıyor. Hatta âşık olup da iffet ve namuslarını koruyanlar için İslam’daki en yüksek mertebe vaad ediliyor. Keşfu’l Hafâ’da yer alan bir Hadis—i Şerif’te deniyor ki; “Kim âşık olur da iffetini korur, halini gizler ve bu yüzden ölürse şehid olarak vefat eder”. İslam’da şehitlikten daha yüksek bir mertebe olmadığı dikkate alınırsa İslam’ın aşka ve âşıklara bakışının nasıl olduğu ortaya çıkıyor.

Zina serbest, nikâh yasak

Türkiye’de garip bir laiklik anlayışı var. Öyle ki laiklik adına dinle uzaktan yakından ilgisi olan herşey vicdanlara hapsedilmek isteniyor.

Laikliğin beşiği olan batılı ülkelerde, herkes kendi dinine göre inandığı kitaba el basarak yemin edebiliyor. Nikâhların kilisede kıyılmasında hiç bir sakınca görülmüyor.

Dini nikâh bu çelişkinin en göze batan örneklerinden biri. Hemen her dinin nikâhla ilgili kuralları var. İnsanlar resmi nikâhtan önce ya da sonra dini nikâh kıydırmayı bir vecibe olarak kabul ediyorlar. Bir çok ülkede nikâh insanların dini inançlarına göre mabetlerde yapılıyor. Diğer ülkelerde din ve vicdan özgürlüğü kapsamında değerlendirilen hatta laikliğin gereği olarak serbest olan dini nikâh ülkemiz kanunlarına göre resmi nikâhtan önce yapılırsa suç. Türk Ceza Kanunu’nun 237’nci maddesinde nikâh hususunda bazı cezalar öngörülüyor. Söz konusu maddenin üçüncü fıkrasında “Evlenme akdinin kanuna göre yapılmış olduğunu gösteren kâğıdı görmeden bir evlenme için dini merasim yapanlar” hakkında bir aydan üç aya kadar hapis cezası veriliyor. Dördüncü fıkrada ise “Aralarında evlenme akdi olmaksızın evlenmenin dini merasimini yaptıran erkek veya kadınlar iki aydan altı aya kadar hapis cezası ile cezalandırılırlar” deniyor.